Anonim Şirket'te Payın Devri Halinde HMK’nın 125 Uygulaması

Anonim Şirket'te Payın Devri Halinde HMK’nın 125 Uygulaması

Bu yazımız ile anonim şirket genel kurul kararının iptali davası ile yokluğunun ve butlanının tespiti davası ve anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasında payın devri halinde HMK’nın 125. maddesinde düzenlenen dava konusunun devri hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağını inceleyeceğiz.

Taraflardan birinin dava konusu yapılmış olan mal veya hakkı dava devam ederken maddi hukuk kurallarına uygun olarak üçüncü bir kişiye devretmesi halinde, bu konu üzerinde tasarruf yetkisi kalmaz. Bu nedenle dava konusunu başkasına devreden tarafın, devirden önceki hali ile o davaya devam etmesine veya kendisine karşı o davaya eski hali ile devam edilmesine imkan yoktur. Bu halde, davaya kim tarafından veya kime karşı devam edileceği Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 125.maddesinde düzenlenmiştir.

I.Anonim Şirket Genel Kurul Kararının İptali Davasında Payın Devri Halinin HMK md.125 Kapsamında Değerlendirilmesi

Anonim şirket genel kurul kararının iptali davası Türk Ticaret Kanunu’nun 445. ve 446.maddelerinde düzenlenmiştir. İptal davasında davacı olabilecekler ise 446.maddede 4 bent halinde belirtilmiştir.

TTK İptal davası açabilecek kişiler Madde 446;

(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.

TTK md.446/1-a ve b bendi gereğince pay sahipleri, pay sahipliği sıfatına bağlı olarak genel kurul kararının iptali davasını açabilecektir.

Ancak dava açıldıktan sonra davacı pay sahibinin payının bütününü devretmesi halinde HMK md.125 gereğince dava konusunun devri hükümleri uygulanacak mıdır?

Moroğlu, davacı pay sahibinin bütün paylarını devretmesi halinde açmış veya açacak olduğu iptal davasının reddi gerektiğini, bu halde davacı sıfatının küllî halefîyet söz konusu olan durumların aksine payları devralan kimseye intikal etmeyeceği görüşündedir. Yine bu durumda HMK’nın 125. maddesinde düzenlenen dava konusunun üçüncü bir kişiye devri hükümlerinin ise, pay veya pay senedini devralan kişinin iptal davası konusu olan müddeabihi devralmış olamayacağı nedeniyle uygulanmayacağını belirtmektedir.[1]

Aynı görüşte Kendigelen de iptal davası açma hakkının, genel kurula katılmış pay sahibine, karara olumsuz oy vermesi ve muhalefetini şerh ettirmesi halinde tanınmış bir hak olması sebebiyle devralanın bu hakkı kullanamayacağını, genel kurul toplantısına katılmayan pay sahiplerine tanınan dava hakkının ise istisnai nitelikte olması sebebiyle payı devralan kişiyi de içine alacak şekilde geniş yorumlanamayacağını belirtmektedir. Ayrıca dava konusunun genel kurul kararı olması ve payın mülkiyetinin dava konusu olmaması sebebiyle dava konusunun devri hükümlerinin uygulanmayacağı görüşündedir.[2]

Yine Kendigelen, pay sahipliği sıfatının hem genel kurul kararının alındığı tarihte hem de davanın sonuna kadar taşınması gerektiğini belirtmektedir.[3]

Yargıtay’ın örtülü olarak payı devralanın iptal davasına devam edeceğini belirten kararları bulunmaktaysa da yeni tarihli kararlarında davanın reddi gerektiği içtihat edilmektedir.

Yargıtay 11. HD., E. 2009/12132 K. 2011/11157 T. 29.09.2011;

“Dava, davalı şirketin 25.08.2006 tarihli genel kurul toplantısında alınan bir kısım kararların iptali istemine ilişkin olup, genel kurul kararlarının iptalini isteyen ortağın bu sıfatı, iptal davasının kesinleşmesine kadar devam etmesi gerekmektedir. Dosyanın temyiz incelemesi için Dairemiz’e gönderilmesinden sonra davalı vekili tarafından Dairemize sunulan 27.10.2010 tarihli dilekçe ile davacının hissesinin TMSF tarafından 11.08.2010 tarihinde dava dışı K8 'a ihale edildiği beyan edilmiş ve buna ilişkin TMSF'nun yazısıyla ortaklık pay defteri fotokopisi ibraz edilmiştir. Bu durumda, mahkemece, davacı K9 'un davalı anonim şirketteki ortaklığının sona erdiği yönündeki davalı tarafından sunulan deliller değerlendirilerek aktif husumet yönünden durum açıklığa kavuşturulup, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.”

II.Anonim Şirket Genel Kurul Kararının Yokluğunun ve Butlanın Tespiti Davasında Payın Devri Halinin HMK md.125 Kapsamında Değerlendirilmesi

Anonim şirket genel kurul kararının butlanı TTK md.447 vd. hükümleri gereğince talep edilmektedir. Anonim şirket genel kurul kararının yokluğunun tespiti için ise düzenleme bulunmamakla birlikte butlan davasına ilişkin usul hükümlerinin yokluğun tespiti davasında da uygulanacağı kabul edilmektedir.

HMK md.106/2.fıkrasında tespit davası açanın hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması gerektiği belirtilmektedir. Yine HMK md.114/1-h hükmüne göre, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olup mahkemece davanın her aşamasında resen gözetilecektir.

HMK md.106 gereğince, anonim şirket genel kurul kararını yokluğu ve butlanının tespiti davası hukuki yararı bulunan herkes tarafından açılabilecektir. Pay sahipleri, yönetim kurulu üyeleri, şirket alacaklıları, iflas idaresi genel kurul kararlarına karşı yokluk ve butlan davası açmaya yetkili kişilere örnek gösterilebilir.

Peki yokluğun veya butlanın tespiti davası açıldıktan sonra davacı pay sahibinin ortaklıktaki payının bütününü devretmesi halinde HMK md.125 hükümleri uygulanacak mıdır?

Dava açıldıktan sonra pay sahibi davacının ortaklık payının 3.kişiye devri halinde, mahkemece hukuki yararın bulunup bulunmadığının tespiti yapılacaktır. Yukarıda belirttiğimiz üzere, her iki dava da tespit davası olup hukuki yararı bulunan, ilgisini ispatlayan herkes tarafından açılabilmektedir. Ancak yokluğun ve butlanın tespiti davasının açılması sırasında aranan hukuki yarar, dava şartı olması sebebiyle davanın her aşamasında bulunması gerekmektedir. Mahkeme, davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar mevcut olması gereken hukuki yararı diğer dava şartlarında olduğu gibi yargılamanın her safhasında re’sen incelemekle yükümlüdür. Bu sebeple, dava açıldıktan sonra davacı pay sahibinin payını devretmesi halinde davayı sürdürmekte hukuki yararının bulunup bulunmadığı incelenecek ve buna göre karar verilecektir.

Yargıtay 11. HD., E. 2018/835 K. 2019/5869 T. 26.9.2019;

“Somut davada Mahkemece, dava tarihinde davalı şirketin ortağı olmasına rağmen yargılama aşamasında ortaklık sıfatı sona eren davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı ve davacı sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere hukuki yararı bulunan her ilgili genel kurul kararlarının yokluğunun tespitini isteyebilir. O halde, Mahkemece, dosya kapsamında yer alan ticaret sicil kayıtları ve taraflar arasında görülen diğer davalara ilişkin ilam suretleri de nazara alınarak, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda iptali istenilen her iki karar yönünden de kararların niteliği ve aranması gerekli nisaplar itibariyle kararların yoklukla malül olup olmadığı ve bu itibarla davacının işbu davayı açmakta ve sürdürmekte hukuki yararının bulunup bulunmadığı konusunda bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine dair 11. HD., E. 2018/835 K. 2019/5869 T. 26.9.2019 Sayfa 2/3 verilen kararın Dairemizce onaması doğru olmadığından davacı vekilinin karar düzeltme istemi yerinde görülmekle Dairemizin 07.12.2017 tarih 2016/13142 E. 2017/6988 K. sayılı onama ilamının kaldırılarak, mahkemece verilen kararın açıklanan nedenlerle davacı yararına bozulması gerekmiştir.”

Yargıtay 11. HD., E. 2018/4345 K. 2019/5369 T. 16.9.2019;

“Öte yandan, Dairemizin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, ortaklık sıfatı, ortağın açacağı iptal davasının dinlenebilmesi koşuludur. Davacı, bu sıfatını davanın kesin hüküm ile sonuçlanmasına kadar korumak zorundadır. Somut olayda, davalı vekilince, davacıların davadan sonra şirketteki hisselerinin tamamını devretmek suretiyle şirket ortaklığından ayrıldıkları bu nedenle iş bu dava bakımından taraf sıfatların kalmadığı savunulmuş ve noterde yapılan18.02.2011 tarihli hisse devir sözleşmesi dosyaya ibraz edilmiştir. Anılan belge incelendiğinde, davacı ... ...’un noterde yapılan 18.02.2011 tarihli hisse devir sözleşmesiyle, şirkette bulunan tüm hisselerini dava dışı ...’ya devrettiği görülmektedir. Dosya arasında yer alan bilgi ve belgelerden diğer davacı ... ...’un ortaklık sıfatının halen devam edip etmediği hususu ise anlaşılamamaktadır. Bu durumda, mahkemece, şirket pay defteri getirtilerek, anılan hisse devir sözleşmeleri de gözetilmek suretiyle davacıların şirketteki ortaklıklarının devam edip etmediğinin belirlenmesi, davacıların şirketteki ortaklık sıfatların sona erdiğinin tespiti halinde ise, davanın yokluk istemine ilişkin olduğu gözetilerek, davacıların davaya konu, 20.05.2009 tarihli genel kurulun yoklukla malul olduğunun tespitini istemekte hukuki yararları bulunup bulunmadığı da tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

III.Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri Aleyhine Açılan Sorumluluk Davasında Payın Devri Halinin HMK md.125 Kapsamında Değerlendirilmesi

Anonim şirket yönetim kurulu üyeleri aleyhine TTK md.553 vd. hükmü gereğince sorumluluk davası açılabilecektir. Bu düzenleme gereğince pay sahipleri hem pay sahipliği haklarının uğradığı zarar hem de şirketin uğradığı zarar sebebiyle yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açabilir.

TTK Madde 553;

Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.

 

TTK Şirketin Zararı Madde 555;

(1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.

A) Pay sahiplerinin pay sahipliği haklarının uğradığı zarar sebebiyle yönetim kurulu üyeleri aleyhine açtığı davada, sorumluluk davasının konusunu doğrudan zarar oluşturmaktadır. Doğrudan zarar yönetim kurulu üyelerinin kanuna ve esas sözleşmeye aykırı fiilleri neticesinde anonim şirket pay sahiplerinin şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Pay sahibinin doğrudan zarar sebebiyle yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası için açabilmesi dava açıldığı tarihte veya dava süresince pay sahibi sıfatının devamının gerekli olup olmadığı doktrinde tartışmalıdır.

Bir görüş davanın açıldığı tarih ile devamı sırasında davacının pay sahibi sıfatına sahip olmasının önemli olmadığını, zararın meydana geldiği anda pay sahibi sıfatının olmasının yeterli olduğunu ifade etmektedir.[4]

Diğer bir görüş ise davanın açıldığı sırada pay sahibi sıfatının olması, ancak davanın sonuna kadar bu sıfatın bulunmasının önemli olmadığını ifade etmektedir.[5]

Bu görüşlere göre, payın devri halinde HMK md.125 düzenlemesinin uygulanmayacağını söyleyebiliriz.

B)  Dolaylı zarar, yönetim kurulu üyelerinin kanuna veya esas sözleşmeye aykırı fiilleri sebebiyle, anonim şirketin malvarlığında bir zararın meydana gelmesidir.

Doktrinde bir görüşe göre, dolaylı zarar gören şahıs sıfatıyla dava açan pay sahiplerinin hem zararın doğumu anında hem de dava aşamasında pay sahipliği sıfatları bulunmalı ve dava süresince devam etmelidir. Dava aşamasında, pay sahipliği sıfatı kaybedilirse, dava düşer.[6]

Diğer bir görüşe göre, şirketin uğradığı zarar (dolaylı zarar) sebebiyle pay sahibinin açtığı sorumluluk davası kanuni dava takip yetkisine bir örnektir. Pay sahibinin dava takip yetkisine sahip olduğu kabul edildiğinde payını davadan önce veya devamı sırasında devretmesi halinde dava takip yetkisinin noksanlığı oluşacaktır. HMK md.114/1-e hükmüne göre, dava takip yetkisi dava şartı olarak kabul edilmiştir ve mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında re’sen gözetecektir. Pay sahipliğinin davadan önce veya sonra devri hali giderilemeyecek bir eksiklik olduğundan hakim tarafından süre verilmeden davanın usulden reddedilecektir.[7]

Alman doktrininde başkasının hakkını dava takip yetkisinin devri tartışılmış, ancak dava derdestken bir dava takip yetkilisinin yerine başka bir dava takip yetkilisinin geçmesinin sonucunun ne olacağı konusunda doktrinde görüş birliği sağlanmamıştır. Türk Hukuku’nda kanuna dayanan dava takip yetkisinin devri hâlinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu madde 186(HMK md.125)   uygulanmayacağı görüşü bulunmaktadır. [8]

 

 


[1] Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2014, s.229-230.

[2] Abuzer Kendigelen, İptal Davası Açma Hakkı ve Pay Sahipliği Sıfatının Cüz’i Halefiyet Sonucu Değişmesi (Payların Devri), İstanbul,2001

[3] Kendigelen, (Payların Devri), a.g.e., s.323.

[4] Necla Akdağ Güney, Anonim Şirket Yönetim Kurulu (Yönetim Kurulu), Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012, s.224

[5] Ersin Çamoğlu, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul, 2010, s.138

[6] Tolga Ayoğlu, Pay Sahipliği ve Alacaklıların Dolayısıyla Zarar Nedeniyle Yönetim Kurulu Üyelerine Karşı Sorumluluk Davası Açma Hakkı ve Bu Tür Davalarda Alınan İlamları İcraya Koyma Yetkisi, Legal Hukuk Dergisi, 2009, s.72; Çamoğlu, a.g.e. s,131

[7] Pekcanıtez Hakan/ Özekes Muhammet/ Akkan Mine/ Taş Korkmaz Hülya, Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2017, s. 597; Buse Dişel, Dava Takip Yetkisi, İzmir,2019

[8] Levent Börü, Dava Konusunun Devri, Ankara,2012